İzleyiciler

5 Aralık 2011 Pazartesi

21. YÜZYIL BÖL VE YOK ET ESASLARI

Korkularımızın asıl sebebi bunun geçici bir süreçten ziyade, gelecek nesillerin ve geleceğin Türkiye’sinin kalıcı kimliğine dönüşmesidir. Bunu anlamak için paranoyak olmaya gerek yoktur.
   
   Son 10 yıldır Türkiye’nin ve Türk halkının çektiği her olay her acı gelişme bir uyuşturucu haline gelmiştir. Çünkü bu süreçte yaşadıklarımız kolay atlatılacak ve unutturulacak şeyler değildir.  Bir oyunun kurbanı olarak verdiğimiz onca şehit, yitip giden milli değerler ve tüm bunların karşısında gelişen ötekileştirmeler, ayırıcı politikalar…
  
   Bir şehit haberi geldiğinde, 3-5 gün yas tutup ve bir sonraki şehit acısına kadar ülkede yaşanan her şeyi ve bu kayıplarımızın esas sorumlularını unutur sorgulayamaz hale geldik. Tarihimiz deki gerçekleşmiş ve bir çoğu sadece düzmece olup Türk kimliğine leke sürme amacı taşıyan olaylar yüzünden gerek yurt dışı gerek yurt içinde ki diğer milletlerden özürler dilendi. Bu özrü dileyenler bizler değildik, çünkü bu suçlamaların esasında ki gerçekleri ve amaçları en az başımız da ki devlet sorumluları kadar iyi biliyorduk, ama buna rağmen vatandaşın fikri sorulmadan özürleri dileyen ve suçlamaları kabul eden o devlet adamları oldu. Bizim kimliklerimize leke sürerek, amaçladıkları politikaların da ekmeğine bal sürmüş oldular. Yurt sınırları içerisinde Türkiye cumhuriyeti kimliğiyle yaşayan ama kendilerini “öteki” olarak sınıflandırmaktan orgazm olurmuşçasına zevk alan biri veya birileri eli silahlı bir başka Türkiye cumhuriyeti vatandaşı tarafından öldürülünce bu durum direkt olarak Türk faşizmi olarak algılanır bir hale geldi.
  
   Tüm bu süreç içerisinde işlenen cinayetlerin sorumlusu ve sebebi olarak Türk milliyetçiliğini sorumlu tutamazsınız. Eğer tek başına bir Türk vatandaşı, bir kürdü veya ermeni’yi söylemleri için öldürdüğünde bunun sorumlusu Türk milliyetçiliği ise, askerimizi kalleşçe öldüren bir terör örgütünün aleyhine sokaklarda slogan atan Kürtler ve onların milliyetçiliği nasıl oluyor da şehitlerimizin kanından sorumlu tutulmuyor!
   
   Terör örgütlerinin siyasette ve kamuoyunda gayeye ulaşma aracı olarak kullanıldığı bu yüzyılda, demokrasiye inanamazsınız. Eğer demokrasi sadece azınlıkların oyuncağı ise, ve şiddet içeren ırkçılık bir “hak” olarak tanınıyorsa bu ülkede Türk’ün susması başta atalarına ve sonrasında kendi benliğine karşı işlediği koyu bir günahtır. Bu yüzyılda peşinde koşulan demokrasi bir hayaldir. Çünkü batılı ülkelerinin diğer tüm görüşleri reddedip bizim gibi 3. dünya ülkelerine asimile etmeye çalıştığı bu “demokratik sosyalizm” in temelinde  “sosyalist terörizm” in benliği ve çirkin ruhu yatar. Emperyalist güçlerin bir numaralı çarkı haline gelmiştir bu ayrımcı ve bölücü ama bir o kadarda süslü ideoloji.

  Şimdi sormak lazım, neden “Türk’üm” demek yasak ve faşistliktir herkesin “Hırant” olarak sokaklara döküldüğü, doğuda insanların “Bijikürdistan! Bijiapo!” diye bağırdığı bu topraklarda?  Türk’ün milli şuuru neden onlar için sadece eski çağlara ait barbarca bir küfür? Sebep açık ve net; Türk ırkçılığı güçlü ve yıkıcı olabilir. Batı ülkelerinin planlarını alaşağı edebilir…